Son dönemde Ortadoğu'da yaşananlar, bölgedeki dengeleri derinden etkiliyor. ABD eski Başkanı Donald Trump’ın Gazze'nin yeniden imarına yönelik planı, Arap liderlerinden gelen sert tepkilerle karşılandı. Trump’ın planı, bölgesel barışı sağlamak ve Gazze’deki yapısal sorunları çözmek adına bir adım olarak görülse de, birçok Arap ülkesinin bu duruma karşı koyması, bölge dinamiklerini bir kez daha sorgulamaya açtı.
Trump’ın planı, Gazze Şeridi'nin ekonomik kalkınmasını desteklemek, temel altyapıyı yeniden inşa etmek ve yaşam koşullarını iyileştirmek için bir dizi öneri içeriyor. Bu öneriler arasında, ABD'nin finansal destek sağlaması, uluslararası kuruluşlar ile işbirliği yapılması ve özel sektör yatırımlarının teşvik edilmesi yer alıyor. Ancak bu plan, bir yandan Filistinlilerin haklarının ne olacağı sorusunu gündeme getirirken, diğer yandan Arap ülkeleri için jeopolitik kaygıları da artırdı.
Arap Birliği ve BAE, Trump’ın bu hamlesini ‘tek taraflı ve adaletsiz’ olarak nitelendirerek, Filistin davasının uluslararası kabul görmüş parametreler çerçevesinde ele alınması gerektiğini vurguladılar. Gazze’nin yeniden imarı, yalnızca maddi değil, aynı zamanda yüksek siyasi bir mesele olarak da karşımıza çıkıyor. Filistin’in geleceği, Arap devletlerinin politikaları ve uluslararası aktörlerin tavırları ile doğrudan ilişkili.
Arap liderler, Biden yönetiminin bu adaylığa nasıl yaklaşacağını merak ederken, Trump dönemi izlerinin nasıl silineceği konusunda da kaygılılar. Kimi Arap ülkeleri, Gazze'deki durumu istismar eden herhangi bir çözümün, bölgedeki çatışmaları daha da derinleştireceğinden korkuyorlar. Ayrıca, bu planın Filistinli gruplar arasında yeni bir bölünmeye neden olabileceği endişesi de dile getiriliyor.
Filistinlilerin kendileri tarafından kabul edilebilir bir çözüm arayışında olduklarını belirten Arap liderleri, “Dışarıdan dayatılan planlar ve öneriler, tarihsel adaletsizliği derinleştirmekten başka bir işe yaramaz,” diyerek sert bir duruş sergiliyorlar. Aynı zamanda, Filistin yönetimini ve direniş gruplarını birleştirecek ortak bir platform oluşturulması ihtiyacını gündeme getiriyorlar.
Bu noktada, Trump’ın planının yalnızca Gazze değil, bölgenin genelinde yarattığı huzursuzluk da göz önünde bulundurulmalı. Uzun vadede Barış Süreci’nin nasıl şekilleneceği, bu tür planların nasıl algılandığına bağlı olarak değişebilir. Dolayısıyla, Arap ülkeleri ve Filistin liderliğinin, bölgede daha kalıcı ve kapsayıcı bir çözüm arayışına girmeleri kaçınılmaz görünüyor.
Sonuç olarak, Trump’ın Gazze'nin yeniden imarı için önerdiği planın Arap liderleri üzerinde yarattığı etki, sadece bir açıklama ile sınırlı kalmayacak gibi görünüyor. Önümüzdeki günlerde, Arap ülkelerinin bu meseleye karşı daha somut tavırlar alması ya da stratejik adımlar atması bekleniyor. Filistin topraklarının geleceği adına kritik bir dönemden geçiliyor ve bu durum denge politikalarını da etkileyebilir. Barışın sağlanabilmesi için yapıcı diyalogların gerekliliği daha da belirgin hale geliyor.