Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gerçekleştirilen Sırrı Süreyya Önder anması, siyasetin hatıralarını tazelemek ve Önder’in bıraktığı mirası değerlendirmek amacıyla düzenlendi. Bu anma, yalnızca bir vefatın ardından yapılan bir tören değil, aynı zamanda bir dönemi anlama fırsatı sundu. Sırrı Süreyya Önder, sadece bir siyasetçi değil, aynı zamanda sanatı ve aktivizmiyle de bilinen önemli bir figürdü. Meclis’te düzenlenen etkinlikte, dostları, meslektaşları ve sevenleri bir araya gelerek, Önder’in hayatını ve ideallerini yad ettiler.
Sırrı Süreyya Önder, 1964 yılında İstanbul'da doğdu. Siyasi hayatına 1999 yılında Halkın Demokrasi Partisi (HDP) ile adım atan Önder, daha sonra milletvekili olarak Meclis'e girdi. Özellikle 2002 yılında temsilci olarak katıldığı TBMM çalışmalarında, sadece bir vekil olarak değil, aynı zamanda toplumun sesi olma misyonunu da üstlendi. Barış, demokrasi ve insan hakları konularındaki duruşu, onun en belirgin özelliklerinden biriydi. Önder, sesini duyurmak için genellikle radikal ve cesur yöntemler benimseyen bir politikacıydı.
Önder’in Meclis’te yaptığı konuşmalar, çoğunlukla toplumun marjinalleşmiş kesimlerinin sorunlarına dikkat çekme amacı taşıyordu. Özellikle Kürt sorunuyla ilgili yaptığı çalışmalar ve bu konudaki muhalefeti, toplumsal değişim isteyen birçok kişi için bir ilham kaynağı oldu. Anma töreninde konuşan konuşmacılar, Önder’in cesaretinin ve adalet arayışının, Türkiye’nin siyasi tarihine nasıl etkiler bıraktığını anlatırken, katılımcılar da onun nezaketine, sahiciliğine ve azmine duydukları özlemi dile getirdiler.
Etkinlikte, konuşmaların yanı sıra Sırrı Süreyya Önder için hazırlanan bir video klip de gösterildi. Bu klipte, Önder’in hayatından kesitler, arkadaşları ve ailesiyle yaptığı röportajlar yer aldı. Katılımcılar, Önder’in yaşamı boyunca kurduğu ilişkilerin, toplumsal dönüşümdeki önemini vurguladılar. Bir arkadaşının anlattığına göre, Önder, her zaman halkla iç içe olmaya, onların sorunlarını dinlemeye özen gösterirdi. Bu da ona, siyaset sahnesinde farklı bir perspektif kazandırıyordu. Birçok kişi, onun hayatını anlatırken ilk akla gelen şeyin, insanlara olan sevgisi ve saygısı olduğunu belirtti.
Etkinlikte dikkat çeken bir diğer nokta da, Sırrı Süreyya Önder’in sanatla olan bağıydı. Hem tiyatrocu olarak hem de senarist olarak önemli projelere imza atan Önder, sanatın toplumsal olaylara ayna tutan bir araç olduğunu her fırsatta dile getirdi. Meclis’teki anma töreninde, onun sanata olan tutkusu ve bu alandaki katkıları özel bir bölümle ele alındı. Özellikle sanata yön veren genç kuşakların üzerine düşen sorumluluklar da vurgulandı.
Sonuç olarak, Sırrı Süreyya Önder’in anması, sadece bir kaybı hatırlamak değil, aynı zamanda onun bıraktığı güçlü mirası yeniden değerlendirmek anlamına geliyordu. Anma programı, Türkiye’deki demokrasi ve insan hakları mücadelesinin sürekliliği için bir hatırlatıcı işlevi gördü. Sırrı Süreyya Önder’in içtenliği, cesareti ve insanlık sevgisi, onu bu coğrafyanın kalbinde özel bir yere koyuyor. Meclis’te yapılan bu anma, Önder’in ruhunu yaşatmanın ve onun değerlerini geleceğe taşımak için bir araya gelme şansı sundu.